Şairin ne dediğine, davranışların hangi kapıya çıktığına bakmazken, yırtılan gecelerde ölüyor bir bir insanlık. Kurşunlar kalıptan kalıba giriyor, çığlıklar birbirine karıştıkça sessizleşiyor dünya. Bu sessizlikte artıyor yürek titremeleri. Sular bile dar arklarda boğulurken, denizlerin çılgınlığı yıkacak ev, kıracak bel arıyor. Kimi yeri, kimiler göğü arşınlıyor. Kalıba uymayan bu duruş ölüm olup dökülüyor yeryüzüne.
Gökten düşeni rahmet bilirdik biz.
Gökyüzünde kümelenen bulutları bereketin habercisi sayardık kardeş. Şimdi taştan
katı hınç dolu, kin dolu çelik yapılı şarapneller düşüyor kimsesizlerin üstüne.
Gık demiyor, gıkı çıkmıyor sözde insanların. Kaçamak güreşlerle hamasetin
belini kırıyor kimi. Ben ve benim gibilerin yüreği kıpır kıpır kıpırdandığı
halde şehir meydanlarında kahır söylemleri seslendirmekten öte geçmiyor, geçemiyor.
İçlerdeki öfkeden ağızları bıçak açmıyor kardeş. Bedende bir üşüme bir titreme…
Dünyanın kodlarını çözdüler.
Birliğe beraberliğe dair ne varsa bertaraf oldu. Düşünce puslandı, huzura dair olanlar kış karanlığına büründü.
Bunları da görecekmişiz. Olmaz denilenler insan eliyle oluyor. Olurken şaşıyor
akıl. Bu şaşkınlıkta duygular hiddetini artırsa da dizlerim karıncalanıyor,
bileklerimden aşağı ince sızılar peydahlanıyor.
Az önce yaşayıp gözlediklerimiz, az
sonraki daha beterin habercisi mi? Şer odaklarının dillerinde dolananlar
nereye, kime, nasıl zararlar vereceği ortada. Meydanda görünen, dilde dolanan
topyekun dünya huzuru olması gerekirken!?... Kusurdan büyük cinayete varan
duruşlar neyin habercisi yeğenim?
Bu sessizlik hayra alamet değil.
Duruşlar duruş değil! Şalvar gecelerinde hoyrat gösterilerin tam zamanı
birader. Kıyımlar ancak böyle geçiştirilir. Ancak hoyrat sesler birbirine
girdiğinde duyulmaz çığlıklar, can verişler. Şenlik dediğin böylolmalı!
Yaprakların önünde ceylanların
susması insanca bir duruştur aslında. Normal ölümler bile insana hüzün
verirken, canilerin vahşeti karşısında şalvar gecelerinde oynamak değil, en
azından ağlamaktır. Bu yüzden bölünüyor uykularım. Gözlerimi yumsam da bombalar, yıkılan
haneler, açlıktan ağlayan çocuklar gözlerimin önüne dikiliyor. Bedenine kan
bulaşmış bebelerin masumiyeti deliyor yüreğimi. En tedirgin uykulara yorgan
örtüyorum. Göz kapaklarımın arkasında ayaklanmalar başlatsam da asılsız kalıyor
her şey. Sabahın er vakitlerini diri tutuyorum. Ölüp ölüp diriliyorum desem
yeridir.
Herkes arka safın kuytuluğunda yer
arıyor cancağızım. Ön saflar hepten boş
aslında. “Safları dolduralım” diyecek kimse yok ortada. Adamlar kurmuş düzeni
vesselam. Bırakın ölsün insanlar. Bırakın çocukların çığlığı denizlerin soğuk
sularında yitip gitsin! Ne günlere kaldık! Ne acılar görüyor, gözlüyoruz!
Hesabını yapmadığımız dünyanın,
hesabını tutmadığımız bu genişliğin, yükü olmayan duruşların, arka saflara
sinen insanlığın bir bedeli olur kardeş! Bu bedel gelip bizi bulmaz inşallah!
Düşündükçe alın çizgileri artıyor, Kırılan her
çizgi ok olup saplanıyor yüreğime. İnsanlık bugün içindi oysa. Vahşeti
anlamanın, algılamanın ve dur demenin zamanı çoktan gelip geçiyor.Hiddetimden
dudaklarımda belinlerin sayısı artıyor gün gün. Ne biçim iştir bu! Ne biçim
dünyadır Allah aşkına!
Hey! Arka safın kuytusuna
sığınanlar. Ön safları dolduralım!. Sağlıcakla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder