4 Ekim 2025 Cumartesi

ARKA SAFIN KUYTUSU

Şairin ne dediğine, davranışların hangi kapıya çıktığına bakmazken, yırtılan gecelerde ölüyor bir bir insanlık. Kurşunlar kalıptan kalıba giriyor, çığlıklar birbirine karıştıkça sessizleşiyor dünya.  Bu sessizlikte artıyor yürek titremeleri. Sular bile dar arklarda boğulurken, denizlerin çılgınlığı yıkacak ev, kıracak bel arıyor. Kimi yeri, kimiler göğü arşınlıyor. Kalıba uymayan bu duruş ölüm olup dökülüyor yeryüzüne.

Gökten düşeni rahmet bilirdik biz. Gökyüzünde kümelenen bulutları bereketin habercisi sayardık kardeş. Şimdi taştan katı hınç dolu, kin dolu çelik yapılı şarapneller düşüyor kimsesizlerin üstüne. Gık demiyor, gıkı çıkmıyor sözde insanların. Kaçamak güreşlerle hamasetin belini kırıyor kimi. Ben ve benim gibilerin yüreği kıpır kıpır kıpırdandığı halde şehir meydanlarında kahır söylemleri seslendirmekten öte geçmiyor, geçemiyor. İçlerdeki öfkeden ağızları bıçak açmıyor kardeş. Bedende bir üşüme bir titreme…

Dünyanın kodlarını çözdüler. Birliğe beraberliğe dair ne varsa bertaraf oldu.  Düşünce puslandı,  huzura dair olanlar kış karanlığına büründü. Bunları da görecekmişiz. Olmaz denilenler insan eliyle oluyor. Olurken şaşıyor akıl. Bu şaşkınlıkta duygular hiddetini artırsa da dizlerim karıncalanıyor, bileklerimden aşağı ince sızılar peydahlanıyor.

Az önce yaşayıp gözlediklerimiz, az sonraki daha beterin habercisi mi? Şer odaklarının dillerinde dolananlar nereye, kime, nasıl zararlar vereceği ortada. Meydanda görünen, dilde dolanan topyekun dünya huzuru olması gerekirken!?... Kusurdan büyük cinayete varan duruşlar neyin habercisi yeğenim?

Bu sessizlik hayra alamet değil. Duruşlar duruş değil! Şalvar gecelerinde hoyrat gösterilerin tam zamanı birader. Kıyımlar ancak böyle geçiştirilir. Ancak hoyrat sesler birbirine girdiğinde duyulmaz çığlıklar, can verişler. Şenlik dediğin böylolmalı!

Yaprakların önünde ceylanların susması insanca bir duruştur aslında. Normal ölümler bile insana hüzün verirken, canilerin vahşeti karşısında şalvar gecelerinde oynamak değil, en azından ağlamaktır. Bu yüzden bölünüyor uykularım.  Gözlerimi yumsam da bombalar, yıkılan haneler, açlıktan ağlayan çocuklar gözlerimin önüne dikiliyor. Bedenine kan bulaşmış bebelerin masumiyeti deliyor yüreğimi. En tedirgin uykulara yorgan örtüyorum. Göz kapaklarımın arkasında ayaklanmalar başlatsam da asılsız kalıyor her şey. Sabahın er vakitlerini diri tutuyorum. Ölüp ölüp diriliyorum desem yeridir.

Herkes arka safın kuytuluğunda yer arıyor cancağızım.  Ön saflar hepten boş aslında. “Safları dolduralım” diyecek kimse yok ortada. Adamlar kurmuş düzeni vesselam. Bırakın ölsün insanlar. Bırakın çocukların çığlığı denizlerin soğuk sularında yitip gitsin! Ne günlere kaldık! Ne acılar görüyor, gözlüyoruz!

Hesabını yapmadığımız dünyanın, hesabını tutmadığımız bu genişliğin, yükü olmayan duruşların, arka saflara sinen insanlığın bir bedeli olur kardeş! Bu bedel gelip bizi bulmaz inşallah!

 Düşündükçe alın çizgileri artıyor, Kırılan her çizgi ok olup saplanıyor yüreğime. İnsanlık bugün içindi oysa. Vahşeti anlamanın, algılamanın ve dur demenin zamanı çoktan gelip geçiyor.Hiddetimden dudaklarımda belinlerin sayısı artıyor gün gün. Ne biçim iştir bu! Ne biçim dünyadır Allah aşkına!

Hey! Arka safın kuytusuna sığınanlar. Ön safları dolduralım!. Sağlıcakla

Hiç yorum yok: