5 Ekim 2025 Pazar

OCU, ŞUCU, BUCU

İnsanı anlamak oldukça zor ve karmaşık bir mesele. Hangi açıdan nasıl ve ne şekilde bakacağız? Bir yöntem ortaya koysak bile kime göre, neye göre olmuş olacak.

Tarihi süreçleri gözden geçirmeye kalksak, ühhü! Akademik bir çalışma gerekecek. Günler, aylar belki de yıllar..

Yüzeysel bir bakışla anlaşılıyor ki, tarihten ders almadığımızdır. Dünyayı kanla sulayan savaşlar, katliamlar, kıyımlar, soykırımlar, sabotajlar, ihtilallar, işgaller, işkenceler. Sıralasak sayfalara sığmayacak. 

Öncesini kurcalamasak bile 1914 yılının temmuzunda başlayan savaşın dört yıllık bilançosu on milyon ölü, yirmi milyon sakattır. Avrupa’ya maddi bilançosu 350 milyar dolarlık yıkımdır. Tarihi kayıtlar bunu böyle yazmaktadır. İnsan kaybı karşısında paranın ehemmiyeti olur mu? 

Birinci dünya savaşında kimlerle savaştık. Kafkas ve Galiçya cephelerinde Ruslarla, Makedonya’da Yunan ve Fransızlarla, Çanakkale’de İngiltere, Fransa ve İtalya ile, Filistin, Suriye ve Irak cephelerinde İngiliz ordularıyla… Milyonlarca genç, kadın ve çocuğun açlıktan öldüğü de kayıtlardan anlaşılmaktadır.

Geçmişin rakamsal boyutlarını ifade etmedeki maksat tarihten ders çıkarılmadığını vurgulamak içindir. Bir tek savaşta öldürülen milyonlarca insanın sorumlusu kimdir?

Yazılıp çizilenlerden elde ettiğimiz rakamlara göre, İkinci dünya savaşında da 66 milyon insan öldürülmüştür. Söylemesi ne kadar basit! Can bu can!

Sebep ve sonuçları yaratan insandır neticede.  İnsanın iç dünyasının sentezinden kimliği oluşurmuş. Buradan şu çıkarımda bulunabiliriz. İnsanın duruş ve davranışlarına bakıp kimliği hakkında bir kanıya varabiliriz. Anlayınca haklılık payesi mi vereceğiz. Asla! 

İnsanın yaşam biçimi kişiliğine tam olarak yansırmış. Büyük kişilik ve büyük dünya görüşü olmadan büyük (!)insan olunmazmış. 

Küçük insanların büyük göründüğü dünyada huzuru bulmak zordur. İnsan vahşileşmek, vurup kırmak zorunda değildir aslında.

Asırlardır savaşları başlatan, yakıp yıkan, vurup, kıran, yağmalayan insanlar kimdir? Tek tek incelense ortak kişiliğe sahip olduğu anlaşılır herhalde. İnsanı ve insanlığı utandıran, üzen üstelik mahveden tipler aynı tiplerdir. Güdük aklımla ben böyle düşünürüm en azından. Bu tiplerin dünyaya, insanlığa verdiği zararın bir hukuku, yaptırımı olmayacak mı? Sözde var. Bugün gibi hafızalarımızda olan Bosna Hersek’te Sırp Ordusu katliamları. Binlerce insan öldüğüyle kaldı. 

Netice, millet olarak aklımızı başımıza almalıyız. Milli birliğimizi oluşturan değerleri daha da kıymetlendirmeliyiz. Ocu, şucu, bucu gibi ayrımlar, bölgede ağzının suyunu akıtanlara karşı koz verecektir. Milli birlikten söz etmek, insana sorumluluk yükler. Şahıs olarak bu sorumluluğun bilincindeyim. Boşuna konuştuğumu, yazıp çizdiğimi düşünüp okumaktan vazgeçenlerin insanlık adına umutsuzluğa düşmüş olması gerekir. Düşme durumu varsa bunu da ayrıca sorgulamak gerekir.

İnsan gördükleri ve yaptıkları üzerine düşünmelidir. Kavrayışımız düşündükçe gelişir. Tüm bunlar yaşama düzen verme konusunda kolaylık sağlar.

Adımlarımız ölçülü, düşüncemiz insanlık üzerine olsun. Sağlıcakla.

4 Ekim 2025 Cumartesi

ARKA SAFIN KUYTUSU

Şairin ne dediğine, davranışların hangi kapıya çıktığına bakmazken, yırtılan gecelerde ölüyor bir bir insanlık. Kurşunlar kalıptan kalıba giriyor, çığlıklar birbirine karıştıkça sessizleşiyor dünya.  Bu sessizlikte artıyor yürek titremeleri. Sular bile dar arklarda boğulurken, denizlerin çılgınlığı yıkacak ev, kıracak bel arıyor. Kimi yeri, kimiler göğü arşınlıyor. Kalıba uymayan bu duruş ölüm olup dökülüyor yeryüzüne.

Gökten düşeni rahmet bilirdik biz. Gökyüzünde kümelenen bulutları bereketin habercisi sayardık kardeş. Şimdi taştan katı hınç dolu, kin dolu çelik yapılı şarapneller düşüyor kimsesizlerin üstüne. Gık demiyor, gıkı çıkmıyor sözde insanların. Kaçamak güreşlerle hamasetin belini kırıyor kimi. Ben ve benim gibilerin yüreği kıpır kıpır kıpırdandığı halde şehir meydanlarında kahır söylemleri seslendirmekten öte geçmiyor, geçemiyor. İçlerdeki öfkeden ağızları bıçak açmıyor kardeş. Bedende bir üşüme bir titreme…

Dünyanın kodlarını çözdüler. Birliğe beraberliğe dair ne varsa bertaraf oldu.  Düşünce puslandı,  huzura dair olanlar kış karanlığına büründü. Bunları da görecekmişiz. Olmaz denilenler insan eliyle oluyor. Olurken şaşıyor akıl. Bu şaşkınlıkta duygular hiddetini artırsa da dizlerim karıncalanıyor, bileklerimden aşağı ince sızılar peydahlanıyor.

Az önce yaşayıp gözlediklerimiz, az sonraki daha beterin habercisi mi? Şer odaklarının dillerinde dolananlar nereye, kime, nasıl zararlar vereceği ortada. Meydanda görünen, dilde dolanan topyekun dünya huzuru olması gerekirken!?... Kusurdan büyük cinayete varan duruşlar neyin habercisi yeğenim?

Bu sessizlik hayra alamet değil. Duruşlar duruş değil! Şalvar gecelerinde hoyrat gösterilerin tam zamanı birader. Kıyımlar ancak böyle geçiştirilir. Ancak hoyrat sesler birbirine girdiğinde duyulmaz çığlıklar, can verişler. Şenlik dediğin böylolmalı!

Yaprakların önünde ceylanların susması insanca bir duruştur aslında. Normal ölümler bile insana hüzün verirken, canilerin vahşeti karşısında şalvar gecelerinde oynamak değil, en azından ağlamaktır. Bu yüzden bölünüyor uykularım.  Gözlerimi yumsam da bombalar, yıkılan haneler, açlıktan ağlayan çocuklar gözlerimin önüne dikiliyor. Bedenine kan bulaşmış bebelerin masumiyeti deliyor yüreğimi. En tedirgin uykulara yorgan örtüyorum. Göz kapaklarımın arkasında ayaklanmalar başlatsam da asılsız kalıyor her şey. Sabahın er vakitlerini diri tutuyorum. Ölüp ölüp diriliyorum desem yeridir.

Herkes arka safın kuytuluğunda yer arıyor cancağızım.  Ön saflar hepten boş aslında. “Safları dolduralım” diyecek kimse yok ortada. Adamlar kurmuş düzeni vesselam. Bırakın ölsün insanlar. Bırakın çocukların çığlığı denizlerin soğuk sularında yitip gitsin! Ne günlere kaldık! Ne acılar görüyor, gözlüyoruz!

Hesabını yapmadığımız dünyanın, hesabını tutmadığımız bu genişliğin, yükü olmayan duruşların, arka saflara sinen insanlığın bir bedeli olur kardeş! Bu bedel gelip bizi bulmaz inşallah!

 Düşündükçe alın çizgileri artıyor, Kırılan her çizgi ok olup saplanıyor yüreğime. İnsanlık bugün içindi oysa. Vahşeti anlamanın, algılamanın ve dur demenin zamanı çoktan gelip geçiyor.Hiddetimden dudaklarımda belinlerin sayısı artıyor gün gün. Ne biçim iştir bu! Ne biçim dünyadır Allah aşkına!

Hey! Arka safın kuytusuna sığınanlar. Ön safları dolduralım!. Sağlıcakla