Her birimizin geçmişinde köye dair
anılar vardır. Tarım toplumundan şehir toplumuna adapte olmaya çalışan
insanların köye dair anıları kimi zaman depreşir gelir. Yılankavi sokaklar,
ahşap evler, çatısında duman çıkan bacalar, avlu kapıları, kapılarda tokmaklar,
yenice doğmuş kuzu sesleri, büyükbaş böğürtüleri, folluğa yumurtasını
bıraktığını haber veren çil çil tavuklar. Uzaktan uzağa bağıran horozlar.
Bayramlar, haftayı dolduran düğünler. Sabanla çift süren analar babalar.
Döğenle harman süren kadınlar. Çamaşır kazanları, bulgur - buğday sergileri,
pekmez kazanları. Dokuma tezgâhları, yüklükler, sütlükler, sergenler, odaların
tavan altını dolanan raflar, kireç kokusu.. Arılar kuşlar, yağmurlar, toprağın
kokusu.. Çeşmeler, gelinler, genç kızlar. Say da say!.Geleneksel kırsal yaşam
kültürüne dair ne varsa say kardeşim. Saymaktan zarar gelmez. Saydıkça
hatırlarız çok şeyi. Saydıkça yitip gidenleri, gitmeyenleri ölçüye vurma vakti
gelir. Unuttuğumuz çok şey depreşir gelir derinlerden kim bilir.
Kaydettiklerimizin, kaybettiklerimizin yanında ölçüsü nedir bilinmez ama
düşünmek güzeldir yine de.
Kaybettiklerimizi gördükçe
kaydetmediklerimizi kayda koyulur insan. Hatta bu konuda yüksek lisans/doktora
tezleri hazırlanmalı artık. Geleneksel kırsal yaşama dair ne varsa kayıt altına
alınmalı. Alınmazsa? Kökümüzü unuturuz kökümüzü. Kökümüz tarihimizdir.
Tarihimiz geleceğimizdir.
Tavşanlı’nın Sesi Gazetesiyle
köylerde yaptığımız tarih ve kültür çalışması gazete arşivinde öylece duruyor.
Kayıt düşme adına yapılmış önemli bir çalışma. Ciddi zaman ve emek verilmiş bir
çalışma. Bu çalışmaya birileri sahip çıkmalı, kütüphane raflarına girmesini
sağlamalı. Köylerin mimari karakterinden, kültürel karakterine pek çok içeriği
içinde barındıran bu çalışmayı tarihsel bir görev olarak ortaya koymalı
kurumlarımız.
Geçenlerde Başbakanlık Baş
danışmanlarından biri kültür sarayındaki sunumunda Avrupa’nın mimari dokusu
üzerindeki konulara yer verdi. Hatta ülkemizle kıyaslama yaptı. Durum vahim
yani. Mimari doku ne kadar önemli oysa. Kültür dokusu ne kadar kıymetli. Tarih
ne kadar mühim. Bu kıymetin değerini önemsemezsek, dikkat etmezsek vay
halimize. Hem de vay ki vay!
Geniş bir alanı kaplayan dağlar,
ovalar, ve sular bağlamında çok farklı özellikleri olan İlçemizin kırsal tarih
ve kültürü daha fazla yok olmadan sahip çıkılması lazım. Halk kültüründen
folkloruna kayda geçirmemiz lazım. Bunları canlı ve diri kılmamız lazım.
Önemli bir gerçeğimiz ki, kırsal
yaşamın modern insan yaşamına uymadığı yönündeki psikolojik algılar bu konudaki
çalışmaları güdükleştiriyor. Çözülen köy nüfusu özentiyle kentlerin varoşlarını
oluşturuyor. Köylerin iç ve dış göçle boşalması sonucu köyler hatta evler
ölüyor. Asri yaşamın hevesine kapılan insanımız köye dair ne varsa yok ediyor
ya da kendiliğinden yok oluşa gidiyor. Yalan diyen varsa ilçemin 9-10 km çevresindeki köylere gidip bir baksın. Bu
yok oluşla tarih kayboluyor, kültür ölüyor kültür. Tarım ve hayvancılık
ekonomisin sürmediği, genç nüfusun terk ettiği köylerde haraplaşma son sürat
devam ediyor. Korkarım ki çok yakın zamanda pek çok köy arkeolojik harabeye
dönüşecek.
İşte bunun için “Örnek köy” projesi
diyoruz. Bunun için kırsal yaşam ve kültürünün korunması gelecek kuşaklara
taşınması önemli diyoruz. Her köyün bir müzesi olmalı diyoruz. Her köyde kırsal
mimariyi yaşatacak örnek evler seçilip korunmalı diyoruz.
Bunu yaparken yaşanan sürece değer
verme, belgeleme, dikkat çekme, koruma ve daha önemlisi geleceğe taşıma,
taşırken kökü unutmamak söz konusudur.
Geleneksel yaşam bir değerdir. Bu
değere gönülden sahip çıkmak tarihsel sorumluluğumuzdur.
Orda bir köy var uzakta…
Sağlıcakla.