Dedemin nesli derken ebemin
masallarından bahsederim hep. Hatta anamın mutfak araç, gereçlerinin
evriminden, kış kurutmalık sebzelerinden dem vurur dururum. Bu vuruş iyiye mi
kötüye mi diye de kendi içimde ölçüler tutmaya çalışırım. Duygular, düşünceler
arasında gelgitler yapar durur. Hangisi eğri hangisi doğru karıştıkça apışır
kalırım.
Büyük dedemin ölümünü hatırlarım
bir de. O günlerde komşular arasında var olan sosyal dayanışmayı bugün gibi
hatırlarım. Cenaze evine yapılan
ikramları, okunan kuranları çocuk hafızam nasılda kaydetmiş. Komşu köylerden taziyeye gelen misafirlerle
ilgilenmek bile komşulara düşerdi. Hiç kimse cenaze sahiplerinden ikramda
bulunmasını beklemezdi. Aksine herkes ikramda bulunmanın gayretinde olurdu.
Ağlayışlar sessiz sedasız, içten içe kalırdı.
Güncel uygulamalar nasıl da
farklılaştı. Bu farklılaşma karşısında hangisi doğru hangisi yanlış şaşırıp
kalıyorum nedense. Cenaze namazına katılanlara düğünlük yemekler ikram etmezse ayıplanacak duruma geldi. Of
Allah’ım!… Bu konuda usta aşçılar görevlendirmeye başladı cenaze sahipleri.
Günlerce hastalıkla mücadele edilmiş, masraflar çekilmiş ekonomik olarak
yıpranmış pek çok cenaze sahibi ikramda bulunabilmenin telaş ve masrafın
kaygısına düşüyor artık. Düşmese ayıplanacak alimallah. Günah işlemiş algısı
oluştu, oluşacak.
Geçtiğimiz günlerde bizim mahallede
oturan güney doğulu bir komşumuz vefat etti. Laf lafı açtı, konu güney doğudaki
cenaze defin ve sonrasındaki uygulamalara geldi. Taziye çadırı kurulup
taziyeler burada kabul edilirmiş. Hatta bir hafta boyunca taziyeye gelenlere
konu komşu ikramda bulunurmuş. Kesintisiz kuranlar okunurmuş. Tıpkı büyük
dedemin ölümünde olduğu gibi.
Trakya’da düğünlere katıldım. Düğün
sahibi gelen gidenin ağırlama telaşında bile kalmıyor. Sadece hoş geldin
demekle mükellef. Gerisi komşuların omuzlarında. Kahvaltısından, yemeğine kuş
sütü eksik yani. Sonrası bırakın köyleri kent merkezlerinde bile sürüp giden
akraba günleri. Akrabalar akrabalığın huzurunu yaşıyor, yeni nesiller birbirine
yakın olmanın keyfini sürüyor. Hay Allah.. Ben en yakın akrabalarımın
çocuklarıyla karşılaşsam tanıyamaz durumdayım. Ne acı!
Bu konularda iddia öne sürecek
donanımda olmadığımı ifade edeyim. Dünle
bugün arasında yaptığım karşılaştırmalarda gördüğüm zıtlıklar kafamı
karıştırıyor o kadar. O karışıklıkla klavyenin tuşlarına basıyorum.
Büyük kentlerin ilçe
belediyelerinde gördüğüm bir başka uygulamadan bahsetmek isterim bir de. Hangi
evde düğün var, hangi evde cenaze var. İlçe belediyesi düğün çadırını, çay
ikram aracını kurup elemanlarıyla ikram hizmeti sunuyor. Cenazeler de de aynı
uygulama sürüp gidiyor. Bence sosyal destek.
Ne de, güzel uygulama..
Geçtiğimiz haftalarda Koşu
ilçelerimizden Emet’in köylerinden birinde cenaze namazına katıldım. İlçe
müftüsü orada hazır. Telkinler, vaazlar.. Nerede, hangi köyde cenaze varsa
müftü bey mutlaka orada olurmuş.. Alkış tutmak geliyor içimden.
Şimdi benim kafamda bile
doğru-yanlış, haram- helal kavramları birbirine karışık. İlim sahipleri yanlış
uygulamaları ifade edip toplumu aydınlatmak durumunda değiller mi?
Geleneklerimiz, örfümüz, kültürümüz hatta dini değerlerimiz gıdım gıdım şekil
değiştirmiyor mu? Algılar farklılaşmıyor mu? Değişen algıyla yanlışlar doğruyla
yer değiştirmiyor mu?
Yanlışlarımız konusunda kim, hangi
kurum, hangi müessese toplumsal bilinç oluşturacak. İfade ettiklerim konusunda
bir yanlışım varsa kim beni bilgilendirecek. Örfümü âdetimi, geleneklerimi,
hatta dini inançlarımı kim bana yeniden anlatacak.
Özellikle
cenaze evinden ikram yarışına girildiği nokta da kim doğruları haykıracak. Donanımlı
olanlar öne çıksın. Sağlıcakla