7 Eylül 2025 Pazar

BAĞLAMAM VAR ÜÇ TELLİ

 

Hayatın akışının günlük seyrinde değişiklikler olsa da, sürüp gidiyor. Rastlaştığım arkadaşlarım, dostlarım, ahbaplarım oluyor. Kimiyle doğal olarak uzun aralardan sonra görüşüyoruz.  Çoğu dostlarım hiç değişmediğimi söyleyip “maşallah” çekiyorlar.  Gülen yüzümüz onlara bir enerji veriyor olmalı. Bu anlam da şükür Allaha. Bu tür ifadelerle sık karşılaşınca insan sebep ve sonuçlar üzerinde düşünmeden edemiyor. Eğer gerçekten dedikleri gibiysem, beni ruhen ve bedenen diri tutan şeylerin neler olduğu üzerinde kafa yormaya çalışıyorum.  Sonuç olarak bir sürü çıkarımlar elde ediyorum. Bu esnada insan olarak kendi kendimi süzgeçten geçirmiş de oluyorum. Bir tür denetleme biçimi yani.

İnsanın ruhunu besleyen en temel kaynaklardan biri sanattır. Müzik, resim, edebiyat, şiir ve diğer güzel sanatlar; insanın iç dünyasıyla kurduğu bağın ifadesi olduğunu biliyorum. Güzel sanatlardan, en azından müzik ve edebiyat yaşamımın bir parçası kardeş! Az değil birader!

Aynı şekilde sosyal ilişkilerim, dünyaya ve kendime dair farkındalığımı derinleştiren, yaşamımı anlamlı kılan ana bağ olduğunu görmüş ve hayat felsefem haline getirmişim. Sokakta karşılaştığım insanların pek çoğunu tanıyor, her biriyle ayrı ayrı selamlaşıyorum. Hanım sırf bu yüzden, benimle çarşıya pazara çıkmak istemiyor. !!!

Bazı insanlar var ki bu iki alandan da uzak yaşam sürmeyi seçiyor ya da hayat onları böyle bir yalnızlığa itiyor.

Teee 1974 yılında, henüz on dört yaşımdayken rahmetli babamın bana aldığı bağlamayla iki türkü söyleyince duygularım diri kalıyor en azından. Mırıldandığım bir türkü söyleyemediklerimin sesi olup çıkıyor. İnsanın düşünüp de ifade edemediklerinin içlerde hangi tahribatları yapacağını tahayyül etmek zor değil.

Duygu yönü ağır basan benim gibi biri şiiri, edebiyatı, müziği günlük yaşamı içine sokmamış olsaydı, psikolojik, sosyal ve duygusal sorunlar yaşar mıydı?  Kendim için, ben beni tanıyan biri olarak ifade edeyim ki, yaşardım. Gözlediğim odur ki, kendini ifade edemeyen insanlar ya içine kapanıyor ya da saldırganlaşıyor cancağızım! Ne zor bir durum.

Araştırmalar müzik dinlemenin, sanatla uğraşmanın depresyon, kaygı ve stresle başa çıkmada olumlu etkiler yarattığını gösteriyor zaten. Bu yönlerden mahrum birinin ruhsal dayanıklılığının daha düşük olabileceğini, depresif duygular taşıyabileceğini, duygusal dengeyi kurmakta zorlanabileceğini ifade ediyorlar.

Sanatsal işler, sosyal bağlar, iletişim şekilleri hayata anlam ve yön katıyor. Bunlardan uzak duran kişinin ruhsal olarak, sosyal gelişim açısından, aynı zamanda duygusal ve zihinsel fakirliğinden bahsedilebilir mi? Büyük olasılıkla bahsedilebilir.

Geçtiğimiz günlerde şehrin meydanında Kurtuluş Günü etkinlikleri içinde, bana ayrılan stantta kitaplarımı tanıtıp imzaladım. Yerli yabancı yüzlerce kişiyle ayaküstü sohbetler gerçekleştirdim. İç dünyamda oluşan zenginliği tarife gerek yok sanırım.

Bu nokta da esas olarak söylemek istediğim şudur ki, ilkokuldan başlayarak çocuklarımıza bir enstrüman icra etmesi sağlanmalıdır.

İnsanın kendini tanıması ve bu yönlerini beslemesi uzun vadede daha doyurucu bir yaşam sağlayacağı muhakkak. Ayrıca güzel sanatların her biri kültür taşıyıcılığı görevi de üstleniyor azizim!  Az şey değil yani.

Bağlamam var üç telli. Sağlıcakla

Hiç yorum yok: