11 Ocak 2015 Pazar

BEN GÜZELE GÜZEL DEMEM!


Yüreğinde insani duyguları barındıran her insan okçu gibidir. Vuramadığında kusuru kendinde arar. Vurduğunda göklere uçmaz, el çırpıp nara atmaz. Duruşunu muhafaza eder yani.
Küçüklüğümde kendi yaptığımız basit lastik ve ağaçtan mamul oklarla hedef vurma oyunlarımız olmuştu. Çoğu kez çocukça duygularla hedefi vurmanın hırs ve telaşına kapılırdık. Hatta inat ederdik. İnadın içinde düşünce, insani bir yan olmadığını ancak bugün akıl edebiliyorum desem hiç yalan değil.
Belli konularda düşünce yoğunlaşınca hatıralar da depreşiyor. Depreşen hatıralar yazılara zenginlik katıyor. Hay Allah!
Yeni yetme yıllarım. Evin bir köşesinde dedemden kalma çifte dolma. Dolma da miadını doldurmuş ki, namludan barut sıçratıyor. Dolmayı barut, paçavra ve saçmayla sıkılayıp araziye attım kendimi. Hedef kuş vurmak. Dolaşırken yabani eriğin uç noktasında çaltı kuşu. Bütün düşünce kuşu vurmaya meyilli.. Ellerim, gözüm hatta bütün bedenim kilitlendiğim düşünceye itaatte. Vurma içgüdüsüyle oluşan düşünce, düşünce bile değildi belki de. Of ki of!.. O kadar çok hatalar buluyorum ki kendim de. O kadar çok hatalar arıyorum ki.
Ne kadar çok düşünceden, akıldan, insaniyet duygusundan yoksun yanlarım varmış ki benim… Öylesine kontrolsüz elim, ayağım, gözüm bedenim varmış ki. Kontrolsüz kalınca çok şey; yanlışlar kendiliğinden geliyor kardeşimmm. Azalardaki bir tek kusur, hem de minnacık kusur  bile hedefte çok daha büyük yanlışlara sebep oluyor. Aman yarabbi!
İşte bu yüzden insanın kendinde kusur aramasını önemsiyorum. Her günün gecesinde bu yüzden kendimi sorgulara çekip duruyorum. Bu yüzden sevgiden, saygıdan, nezaketten bahsedip duruyorum. Bu yüzden hakkı hukuku gözetiyorum. Böyle derken bile böyle olmadığını sanmak kaygılara sürüklüyor çok vakit. Ben kaygılarda kaldıkça kaygısızlaşıyor kimiler. Gözleri hala hedefte. Hırs aklı söküyor yerinden. İnsani olan hangi duygu varsa törpülüyor bedende. İnsani duygular hedefi vurmada en doğru yolu göstermez mi oysa. Bu duyguyla insan, insan olarak kalmaz mı? Hırslandıkça hedef şaşırılmaz mı?
Kendine hâkim olmak, insani yana hâkim olmak değil midir?
İnsan kaldıkça mucizelerle karşılaşır insan. İnsan kaldıkça sevinçler artar. En azından ben öyle sanırım. İnsan kaldıkça açılır gönül gözü. İnsan kaldıkça en muhkem şeyleri işitir kulak. İnsan kaldıkça hayra kımıldar beden. İnsan kaldıkça dil güzelleşir dil. İnsan kaldıkça bakış bakış olur. Hey gidi hey!..
Hey! lerim sürdükçe beyliğin gururuna sürülme korkusu sarar yüreği. Bu korkuyla titrer elim ayağım. Titredikçe yufkalığımı yüzüme çarpar kimiler. Çarptıkça hırs okları serserice fırlar durur. Serserice fırlayan her ok yakar insanlığımı. Ne kötü, ne fena….
Haber saatlerinde insanlığımdan utanıyorum. Dünyanın dört bir yanından fırlıyor hırs yüklü oklar. Utancım tek başına neye yarar ki. Ömür dediğimiz şey kaç vakitlik zaman ki? Yüreklerin başkalığı hırs küplerini mi çoğaltmalı.. Güzel bakan güzel görürmüş. Görürmüş de ama türkülerimiz bile bazen yanlışa sürüklüyor insanı. Ben güzele güzel demem güzel benim olmayınca. Tam da böyle değil mi söz. Lafa bak lafa. Güzel onunsa güzel, değilse değil. Hırsın dışa vurumu mu desem, kıskançlık mı desem ya da bencillik mi bilmem ki. Bari “Allah bağışlasın” de,  “nazardan korusun” de.  Iıh!. Onun değil ya…hırs gem vurur diline.. Gem vurulunca kork korkabildiğince… Of ki offff!

Siz bakmayın yazıp çizdiklerime. Bilgiç bilgiç savurduklarıma. Yazıp çizdikçe, söylenip savurdukça; çoğalır korkularım. Korktukça efelenenlere diyecek söz, edecek kelam bulamam. Bulamadıkça üzüm üzüm üzülürüm. Ben böyle durdukça anam yetişir imdada.  Ağzı var dili yok diyerek  övünce soyunur. Haksız övünçlerde yeniden yıkılır, yıkılrım. Sağlıcakla.